Author - Prof. Dr. İlhan Yıldız

Mehdi Nerede? Kurtarıcı Beklentisinin Tarihsel ve Psikolojik Anatomisi

“Bir ses yükselecek Doğudan... Ve zalimler saltanatını yitirecek.” Bu kadim söz, her toplumsal çöküşte, her büyük yıkımda yeniden yankılanır. İnsanlık tarihinin en trajik dönemlerinde hep aynı sorunun yankısı duyulur: “Mehdi nerede?” Bu soru, yalnızca bir merak değil; aslında derin bir varoluşsal boşluğun sesidir.

Neden Hep Bir Kurtarıcı Bekliyoruz?

Tarihin dönüm noktaları, insanlık için aynı zamanda hayal kırıklıklarının...

Hristiyanlıkta Mesih Beklentisi

"O Ne Zaman Gelecek? Neler Yapacak?" Kudüs’ten Yükselecek Bir Ses: Mesih’in İkinci Gelişi ve Dünyayı Bekleyen Son Hristiyan inancının en derin beklentisi, Mesih’in yeniden yeryüzüne dönüşüdür. Peki bu beklenen kurtarıcı nerede belirecek? Ne zaman gelecek? Ve en önemlisi, dünyayı nasıl bir gelecek bekliyor? İşte Hristiyan eskatolojisinin (son zaman öğretisi) şaşırtıcı kehanetleri…

1. Mesih Nerede Ortaya Çıkacak?

"Kudüs’teki Kutsal...

YAHUDİLERİN MESİH BEKLEYİŞİNİN TARİHÎ VE TEOLOJİK BOYUTLARI

Tarih Boyunca Süren Bir İnanç: Mesih Bekleyişi

Yahudi tarihi, büyük acılar ve direnişlerle örülü olduğu kadar, derin bir kurtuluş umuduyla da şekillenmiştir. Bu umudun merkezinde, kuşaklar boyunca aktarılan Mesih (Maşiah) inancı yer alır. Kutsal metinlerdeki ifadeler, bu beklentinin yalnızca dini değil, aynı zamanda tarihî ve toplumsal bir boyutu olduğunu gösterir. Tanah'ta yer alan bir vaat, bu beklentinin temelini...

Babil Kulesi: Ontolojik Kibirden Dijital Sessizliğe

Giriş: Hafıza, Mit ve İsyan

Mezopotamya’nın verimli topraklarında yükselen Babil, zamanla yalnızca bir şehir değil; Tanrı’ya karşı kolektif bir meydan okumanın da simgesi hâline gelmiştir. Halkın, Tanrı’ya ulaşmak ve onun otoritesini aşmak amacıyla göğe doğru yükselttiği kule, insanlığın sınır bilmezliğinin ve nihai olarak dağılmayla sonuçlanan birlik arzusunun sembolüdür. Bu anlatı, yalnızca kadim bir efsane değil; insanın...

Bir Din Yeniden İnşa Edilirse: Reformist Yahudilik ve Modernitenin Teolojik Yüzleşmesi

Modernitenin epistemolojik kırılmaları, dinî geleneklerin kendilerini yeniden kurma mecburiyetini doğurmuştur. Bu bağlamda Reformist Yahudilik, yalnızca tarihsel bir tepki değil; aynı zamanda modern bireysellik, akılcılık ve etik taleplerin kutsalla kurduğu yeni ilişkinin adıdır. Geleneksel din anlayışlarının normatif bütünlüğü sarsılırken, Reformist yönelim "inanç" kavramını yeniden tanımlama girişimidir: sabit dogmalar yerine, tarihsel ve ahlaki sorumluluklarla şekillenmiş bir dinî...

Kur’an’da Yahudilik: Seçilmişlik, Eleştiri ve Teolojik İbretin İnşası

Kur’an Yahudileri Nasıl Sunar? Kur’an’daki Yahudi anlatısı, yüzeysel bir tasvirden çok daha derin bir teolojik ve tarihsel inşayı barındırır. Yahudiler çoğu zaman "Benî İsrail" olarak anılır; bu kavramsallaştırma, yalnızca etnik bir referans değil, aynı zamanda vahiysel sorumluluğu ve tarihsel yükümlülüğü içerir. Kur’an, onları hem nimetle yüceltilmiş bir ümmet olarak sunar hem de sadakatsizlikle mahkûm edilen...

Yahudi Diasporasının Tarihî Serencamı: Mekânın Ötesinde Bir Kimlik Arayışı

Giriş: Sürgün Ne Anlatır? Tarih boyunca birçok millet ve inanç topluluğu, zorunlu göç, işgal veya baskılar nedeniyle vatanlarından uzaklaşmak zorunda kalmıştır. Bu bağlamda Yahudi halkının iki bin yılı aşkın diaspora tecrübesi, yalnızca bir sürgün hikâyesi değil; aynı zamanda kolektif hafızanın, dinî kimliğin ve kültürel sürekliliğin nasıl korunduğuna dair öğretici ve çok katmanlı bir örnektir. Tapınağın Yıkılışı...

Geminin Adı Umuttu, Yükü Hayaldi

Gazze'nin son balıkçı kadını Madleen, babasından miras kalan yırtık ağlarla her sabah umut peşine düşüyordu. İsrail ablukasını delerek hastanedeki çocuklar için ilaç taşıdığı bir sabah sınırda durduruldu. “Dur yoksa ateş açacağız!” uyarısına rağmen kürek çekmeye devam etti: “Ben balıkçıyım! Yüküm sadece çocukların umudu!” Vurulduğunda, teknesinin tahtasına bir çocuk eli çizdi ve son nefesinde fısıldadı: “Deniz bizimdi, hâlâ bizim......

GİZLİ HAZİNEDEN AYNAYA: İBNÜ’L-ARABÎ’NİN SEMBOLLERİNDE HAKİKAT ARAYIŞI

“Gizli bir hazine idim…”: Varlık Neden Var? İbnü’l-Arabî’nin metafizik düşüncesinin omurgasını, meşhur kudsî hadis oluşturur: “كُنْتُ كَنْزًا مَخْفِيًّا، فَأَحْبَبْتُ أَنْ أُعْرَفَ، فَخَلَقْتُ الْخَلْقَ فَعَرَّفْتُهُمْ بِي فَعَرَفُونِي.” Yani: “Gizli bir hazine idim; bilinmeyi sevdim; mahlûkatı yarattım; kendimi onlara tanıttım ve onlar da beni tanıdı.” Bu ne anlama gelir? Tanrı neden gizli kalmak yerine görünür olmayı, bilinmeyi tercih etti?...

Takva Kılığıyla İnşa Edilen Korku

Hasan Sabbâh kimdi? Tarihin karanlık dehlizlerinde bazı figürler vardır ki, onların etrafında gerçek ile efsane, mistik ile politik iç içe geçer. Hasan Sabbâh işte böyle bir isim. Elburz Dağları’nda kurduğu Alamut Kalesi, sadece taş duvarlardan ibaret bir sığınak değil; aynı zamanda akıl, sadakat ve korkunun iç içe geçtiği bir düzenin simgesi. Sade hayat mı, otoritenin kılığı...