Tıbb-ı Nebevi İstismarının Önlenmesi
Cuma, 02 Ocak 2015 15:07 Necip Fazıl İzlenimler: 2996
Bilindiği gibi, sağlıklı yaşam, hastalık ve hasta tedavisi konusunda Hz. Peygamber’in söylediği sözler ve yapıp ettiklerine “Tıbbu’n-Nebevi” denilmektedir.
Kur’ânı Kerim çeşitli ayetlerde hasta tedavisinden bahsetmektedir.
Hz. Peygamber, hastalandığında tedavi olmak için doktor ve ilaç arayışına girmiş, hasta olan sahabeye tedavi olmalarını tavsiye etmiştir.
“Tıbbu’n-Nebevi” konusunda rivayet edilen hadisler İslam dünyasında büyük ilgi görmüş, Kütüb-i Sitte olarak bilinen altı meşhur hadis kitabında “Kitabu’t-tıb” ve “Kitabu’l-merdâ” vb. isimleriyle bablar açılmış ve burada tıp konusunda Hz. Peygamber’den yapılan hadis rivayetlerine yer ayrılmıştır.
Bunların dışında, Ebu Nuaym’ın yazmış olduğu “Et-Tıbbu’n-Nebevî” gibi müstakil olarak meydana getirilmiş eserler de vardır. Son olarak İbni Sina’nın “Kanun fi’t-Tıp” adlı kitabı Batı üniversiteleri tıp bölümlerinde bin yıldan fazla kaynak kitap olarak okutulmuştur.
İslam dünyasında her konuda olduğu gibi, tıp konusunda da batıl inanış ve hurafelere karşı ciddi biçimde tavır ortaya konulmuştur.
Tıp konusundaki sahih rivayetler, her zaman araştırmaya konu teşkil edecek niteliktedir. Önceleri anlaşılması güç görünen bazı sahih hadisler, tıp alanında ortaya çıkan gelişmeler sonunda açıklanabilmiştir. Şu halde, mahiyetini kavrayamadığımız bir hadisi şüphe ile karşılamak veya reddetmek yerine, anlaşılmasını zamana bırakmak en doğru yol olur. Bugün için anlama imkânımız olmayan bazı hadislerin daha sonraları anlaşılmayacağını nasıl bilebiliriz?
Günümüzde Tıbb-ı Nebevi ile uzaktan yakından ilgisi olmayan bazı kişi ve kurumlar, tamamen ticari amaçlarla, aldatıcı ve yanıltıcı beyanlarla, Tıbb-ı Nebevi’yi suistimal etmektedirler.
Medyada yapılan propagandaya rağmen, sağlığa aykırı bazı gıda takviyesi ürünlerinin ilaç gibi sunulmasının Tıbb-ı Nebevi ile bağdaştırılması mümkün değildir.
Yıllık 500 milyon dolarlık bir pazar payından bahsediyoruz.
Daha da ilginç olan bu tür faaliyetler çoğunlukla yer altında yürütülüyor. Yani kayıt dışı. Kontrol altında olanlar da başka isim ve amaçlarla alınmış bandrollerle satışa sunuluyorlar.
Bu ürünler TV, radyo, internet, cep telefonları vb. gibi mecralar üzerinden tanıtılıyor ve satışa sunuluyor. Bunlara ait yüzlerce radyo onlarca TV kanalı var. Bazı kanallar sadece bu ürünlerin reklamını yapmak amacıyla kurulmuş. Araya reklam alır gibi Türk Filmleri koyuyorlar. Söz konusu yayınlarla kamuoyuna aktarılan bilgilerin doğruluğu, güvenilirliği ve geçerliliği yönünde kaygıların da artmış olması, denetim sorununu da beraberinde getirmiştir.
İşin daha da vahim olanı bu ürünler tanıtılırken dini argümanlar kullanılıyor. Hatta bu ürünlerin kullanımının Allah’ın ve Resullah (s.a.v.)’ın emri olduğu iddia ediliyor.
Bunlar maalesef caddelere sıçradılar ve mantar gibi çoğalıyorlar. Adım başı tıbb-ı nebevi içerikli bal, yağ, baharat ve bazı otların satıldığı dükkanlar, bakım ve tedavi merkezleri açıldı.
Bu işletmelerin sahipleri çoğunlukla hekim veya eczacı değil.
Halbuki Resulullah (s.a.v.) sahabeye hurma ile yapılan ilaçları öğretirken ilacın hazırlanmasını dönemin uzman hekim ve eczacısı olan birine bırakmıştır.
Nitekim kalbinden ve göğsünden şikayet eden bir sahabeyi Taif’te bulunan Haris b. Kelede adlı hekim ve eczacıya göndermiş ve “O, tıbbı bilir, Medine’nin acve hurmalarından yedi tanesini çekirdekleriyle beraber ezsin, sonra onlarla göğsünü ovsun” diyerek “acve hurması”nın ilaç olarak kullanılabileceğini belirtmiştir. (Ebû Dâvud, Tıbb, s. 12)
Bitkisel tedavi geleneksel olarak yararlıdır.-Gıda takviyeleri ve bitkisel tedavi, Lokman Hekim’den önce de sonra da vardır ve faydalıdır; bu konuda herhangi bir sorun yoktur. Ancak bunu sağlığa aykırı olanı sunmak veya gıda takviyesini ilaç gibi arz etmek doğru değildir. Gıda takviyesinin tedavi edici olduğunun söylenmesi, sağlık beyanı ile sunulması, endikasyon belirtilmesi hukuk dışıdır; bu durum insan sağlığına aykırı olduğu için kanunla ve ilgili diğer mevzuatla yasaklanmıştır.
Son yıllarda ülkemizde bazı ürünler, kitle iletişim araçları kanalıyla, “gıda takviyesi” adı altında ama ilaç gibi satışa sunulmaktadır. Bu ürünler kanser, diyabet, kalp-damar hastalıkları, solunum yolları hastalıkları, hipertansiyon, kolesterol, kadın hastalıkları, zayıflama-kilo alma, cinsel performans arttırma, sigara bıraktırma, cilt hastalıkları gibi birçok hastalığı tedavi edebilecek gibi sunulmakta, tüketiciyi yanıltıcı iddialarda bulunabilmekte, adeta mucizevî etkilere sahip olduğu ifadeleriyle tanıtılabilmektedir.
Gıda takviyeleri ile ilgili yayınlarda verilen “Danışma Hattı”, “İnternet Adresi” ile de izleyiciler ürünleri almaya yönlendirilmekte, bir telefonla ya da internet üzerinden verilen siparişle ürünlere kolayca ulaşılabilmekte, kargoyla evlerin kapısına kadar teslim edilmektedir.
Bu ürünlerin “tamamen doğal olduğu; % 100 bitkisel olduğu; Bakanlık onaylı olduğu; uzun yıllar tedavide kullanılan birçok faydalı bitkinin karışımından özel formüllerle elde edildiği; hiçbir yan etkisinin bulunmadığı” vurguları yapılmaktadır.
Ancak işin gerçeği hiçte öyle değil. Örneğin, “Gergedan” isimli bir gıda takviyesi ürünü kullanan bir kişi felç olmuş bunun üzerine Sağlık Bakanlığı için bu ürün için toplatma kararı almış; arabalarına el koymuştur.
Bu konuda insanların ilgili kurumlara sürekli şikayette bulunduğunu ve hatta gıda takviyesi kaynaklı bazı ölüm vak’alarının olduğu medyadan öğrenilmektedir.
Örneğin, televizyon ve radyolarda yapılan reklamlardan dolayı yeşil çay içmeyi abartan bir kişi çayda bulunan yoğun asitin bağırsakları eritmesi sonucu hayatını kaybetmiştir.
Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun da çalışmalarına katıldığı, radyo-televizyon, internet, gazete gibi kitle iletişim alanlarında yer alan sağlık konulu yayınları halkın nasıl algıladığı yönünde yapılan bir araştırmada, medya organlarından, ciddi hastalık durumunda bilgi alma oranına bakıldığında %12.7 internetten bilgi alındığını, %5.2 gibi az bir oranla televizyondan bilgi alındığını; radyo ve televizyonlarda %40, internette %35,6 ve gazetede %27 oranında sağlık konulu bilgilere güvenildiğini ortaya koymuştur.
Bu nedenle bu konudaki en geniş propaganda televizyon üzerinden yapılmakta bunu internet ve yazılı medya takip etmektedir. (H.T. Fendoğlu, Radyo ve Televizyonlarda Bitkisel Gıda Takviyesi ve Tıbb-ı Nebevi: Eleştirel Bir Bakış, Tıbb-ı Nebevi Kongresi, Ankara, 14-15 Haziran 2014)
Peki! Tıbb-ı Nebevi konusunu bu kişi ve kurumlar neden istismar ediyorlar.
Zira bu konu ile ilgili yeterince araştırma, proje ve dolayısıyla yayın yok. Konu ile ilgili yazılan kitaplar bilimsel olmayıp konuya ilgi duyan kişilerce kaleme alınmış.
Bu konuda halkımızda ciddi bir bilgi eksikliği var.
Maalesef! Bazı insanlar Tıbb-ı Nebevinin anlamını bile bilmiyor. Bu bilgi eksikliğini ve boşluğu bazı uyanık insanlar fark etmişler ve bu alanı istismar ediyorlar.
Yani bu alan herkesin rahatlıkla at koşturacağı bir alana dönüşmüş.
Bu istismarı ortadan kaldırmanın tek yolu var: İnsanları Tıbb-ı Nebevi ile ilgili bilgilendirmek ve bilinçlendirmek…
Son Güncelleme: Çarşamba, 13 Nisan 2022 02:11
Bir yanıt yazın