Algoritmaların Gölgesinde: Yapay Zekâ ve İnsanlığın Geleceği

Algoritmaların Gölgesinde: Yapay Zekâ ve İnsanlığın Geleceği

Sabah kalktığınızda ilk neye bakıyorsunuz? Telefonunuza mı? O hâlde dikkat edin: O ekranın arkasında sizi sizden daha iyi tanımaya çalışan bir şey var. İsmi: Yapay zekâ. Ama artık mesele bir cihazın sizi tanıması değil. Mesele, bir gün onun yerine sizin adınıza karar verip vermeyeceği.

Yapay zekâ, devrimsel bir teknoloji olarak gündelik hayatımızın her alanına nüfuz ederken, beraberinde ciddi bir soruyu da getiriyor: Bu teknolojiyi biz mi yönetiyoruz, yoksa o mu bizi şekillendiriyor? Sorunun cevabı, onu kimlerin geliştirdiği, nasıl denetlendiği ve hangi değerlerle beslendiği ile doğrudan ilgili. Gelin, bu yeni çağın gölgelerini birlikte inceleyelim.

Gücün Merkezileşmesi: Dijital İrade Kimin Elinde?

Bugün yapay zekâya yön veren sistemler; sadece algoritmalar değil, bu algoritmaları kontrol eden az sayıdaki küresel güç merkezidir. Büyük teknoloji şirketleri, devletler ve askeri-endüstriyel yapılar artık sadece veri toplamakla kalmıyor, insan davranışlarını modelleyip yönlendiriyor. Zuboff’un tanımıyla bu “gözetim kapitalizmi” çağında, görünmeyen göz bizi izliyor—hatta bizim yerimize karar veriyor.

En dikkat çekici örneklerden biri Çin’in Sosyal Kredi Sistemi. Vatandaşlar; vergilerini ne zaman ödedikleri, ne kadar sadık oldukları ya da trafik kurallarına ne kadar uyduklarına göre puanlanıyor. Düşük puan mı aldınız? Seyahat edemez, kredi çekemez, iş bile bulamazsınız. Bu sistem, dijital teknolojinin bir toplumu nasıl disipline edebileceğinin distopik bir örneğidir.

Özgürlük Algoritmayla Ölçülebilir mi?

Peki ya insan özgürlüğü? Öngörülemezlik, irade ve hata yapma hakkı insanı insan yapan şeyler değil midir? Yapay zekâ, veriler üzerinden bizi tahmin etmeye ve yönlendirmeye çalıştığında, özgürlük yerini hesaplanabilirliğe bırakır. Üstelik algoritmalar hata yaptığında kim sorumludur? Bu soruya verilecek net bir yanıt yok. Ve işte bu yüzden, bireyin karar alma kapasitesi sessizce silinmeye başlar.

Anlamın Otomasyonu: İnsan Nereye Gidiyor?

Yapay zekânın bilgi üretme tarzı, insan zihninin anlam inşa etme yönteminden radikal biçimde farklıdır. Bu fark görmezden gelinirse, eğitimde, sanatta ve düşüncede “verimlilik” her şeyin yerine geçer. Özgünlük, sezgi ve ruh? Onlar artık modası geçmiş lüksler olarak görülür. Bu da insanın kendi özünden uzaklaşmasına, hatta varoluşsal bir buhrana sürüklenmesine neden olur.

Peki, Şimdi Ne Yapmalı?

Yapay zekâ ne şeytandır ne de kurtarıcı. O bir araçtır. Ama bu aracı kimin tuttuğu ve ne için kullandığı, insanlığın geleceğini belirleyecek. Bu yüzden, yapay zekâ ile ilgili asıl soru şudur: Bu teknolojiyi kendi değerlerimizle şekillendirecek miyiz, yoksa onun şekillendirdiği bir gelecekte sadece veri üreten organizmalara mı dönüşeceğiz?

Unutmayalım: Makineler kodla çalışır, ama insan vicdanla yaşar. Geleceği inşa edecek olan şey, yalnızca yazılım değil; adalet, özgürlük ve anlamla yoğrulmuş bir insan iradesi olmalıdır.

Share this post

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir