Prof. Dr. İlhan Yıldız

Kur’an’da Yahudilik: Seçilmişlik, Eleştiri ve Teolojik İbretin İnşası

Kur’an Yahudileri Nasıl Sunar? Kur’an’daki Yahudi anlatısı, yüzeysel bir tasvirden çok daha derin bir teolojik ve tarihsel inşayı barındırır. Yahudiler çoğu zaman "Benî İsrail" olarak anılır; bu kavramsallaştırma, yalnızca etnik bir referans değil, aynı zamanda vahiysel sorumluluğu ve tarihsel yükümlülüğü içerir. Kur’an, onları hem nimetle yüceltilmiş bir ümmet olarak sunar hem de sadakatsizlikle mahkûm edilen...

Yahudi Diasporasının Tarihî Serencamı: Mekânın Ötesinde Bir Kimlik Arayışı

Giriş: Sürgün Ne Anlatır? Tarih boyunca birçok millet ve inanç topluluğu, zorunlu göç, işgal veya baskılar nedeniyle vatanlarından uzaklaşmak zorunda kalmıştır. Bu bağlamda Yahudi halkının iki bin yılı aşkın diaspora tecrübesi, yalnızca bir sürgün hikâyesi değil; aynı zamanda kolektif hafızanın, dinî kimliğin ve kültürel sürekliliğin nasıl korunduğuna dair öğretici ve çok katmanlı bir örnektir. Tapınağın Yıkılışı...

Geminin Adı Umuttu, Yükü Hayaldi

Gazze'nin son balıkçı kadını Madleen, babasından miras kalan yırtık ağlarla her sabah umut peşine düşüyordu. İsrail ablukasını delerek hastanedeki çocuklar için ilaç taşıdığı bir sabah sınırda durduruldu. “Dur yoksa ateş açacağız!” uyarısına rağmen kürek çekmeye devam etti: “Ben balıkçıyım! Yüküm sadece çocukların umudu!” Vurulduğunda, teknesinin tahtasına bir çocuk eli çizdi ve son nefesinde fısıldadı: “Deniz bizimdi, hâlâ bizim......

GİZLİ HAZİNEDEN AYNAYA: İBNÜ’L-ARABÎ’NİN SEMBOLLERİNDE HAKİKAT ARAYIŞI

“Gizli bir hazine idim…”: Varlık Neden Var? İbnü’l-Arabî’nin metafizik düşüncesinin omurgasını, meşhur kudsî hadis oluşturur: “كُنْتُ كَنْزًا مَخْفِيًّا، فَأَحْبَبْتُ أَنْ أُعْرَفَ، فَخَلَقْتُ الْخَلْقَ فَعَرَّفْتُهُمْ بِي فَعَرَفُونِي.” Yani: “Gizli bir hazine idim; bilinmeyi sevdim; mahlûkatı yarattım; kendimi onlara tanıttım ve onlar da beni tanıdı.” Bu ne anlama gelir? Tanrı neden gizli kalmak yerine görünür olmayı, bilinmeyi tercih etti?...

Takva Kılığıyla İnşa Edilen Korku

Hasan Sabbâh kimdi? Tarihin karanlık dehlizlerinde bazı figürler vardır ki, onların etrafında gerçek ile efsane, mistik ile politik iç içe geçer. Hasan Sabbâh işte böyle bir isim. Elburz Dağları’nda kurduğu Alamut Kalesi, sadece taş duvarlardan ibaret bir sığınak değil; aynı zamanda akıl, sadakat ve korkunun iç içe geçtiği bir düzenin simgesi. Sade hayat mı, otoritenin kılığı...

Cennet Vaadiyle Hançer, Cihat Sloganıyla Kurşun

Birisi 11. yüzyılda yaşandı, diğeri 21. yüzyılda. Ama senaryo aynıydı. Sadece hançer yerini Glock’a, Alamut Kalesi yerini Ankara sanat galerisine bıraktı. Tarih: 1092. Selçuklu’nun kudretli veziri Nizamülmülk, derviş kılığında yaklaşan biri tarafından hançerlenerek öldürüldü. Suikastçı ne kaçtı ne de korktu. "Bu eylem Allah'ın talebiydi!" diye bağırdı. Adı Tahir’di. Hasan Sabbah’ın “fedaisi”ydi. Onun için bu suikast bir...

Yahudiler Her Şeyin Arkasında mı?

Mitoloji, Müdahale ve Modern Anlatılar Arasında Dinler Tarihi

Salt Lake City'den Notlar Utah çöllerinin kavurucu sessizliğinde yankılanan bir soru vardı: Mormonlar gerçekten kayıp İsrailoğulları mıydı? 2002 yılının yazında, Amerika’nın dinî hafızasında benzersiz bir yere sahip Utah’ta bir saha araştırması yürütüyordum. Gözlerimin önünde yükselen dev Mormon tapınakları, bana yalnızca bir mezhebin değil, bir kimlik inşasının ve tarihin bilinçli...

Korku Kültürü

Giriş: Bir Zihniyetin Anatomisi

Bazı anılar vardır ki toplumsal reflekslerin ne kadar derine işlediğini gözler önüne serer. Çocukluğumda yaşadığım bir olay buna çarpıcı bir örnektir: "Köyde yaz günlerinden birinde, jandarma arabası köy yolunda görününce Osman Amca aniden ot yığınının altına saklandı. Çocuk aklımla jandarmayla onun davranışını ilişkilendirmiş olmalıyım ki afacanlıkla, 'Osman Amca burada!' diye bağırdım....

İmam Gazâlî’nin Te’vil Anlayışı: Şer‘î Sınır ile Bâtınî Keyfîlik Arasında Epistemolojik Bir Gerilim

Klasik İslâmî düşünce geleneğinde te’vil, nassların derunî anlamlarını kavrama çabası olarak meşru bir yöntem olarak kabul edilmiştir. Ancak bu yöntemin sınırları, her dönemde metodolojik ve itikadî tartışmalara konu olmuştur. İmam Gazâlî (ö. 1111), el-Mustazhirî risalesinde Nizârî İsmâilîlerin bâtınî te’vil anlayışını eleştirerek, Sünnî gelenekte kabul gören sınırlandırılmış ve delile dayalı yorum modelini teorik olarak temellendirir.

İmam Gazâlî’nin Haşhaşîlik Eleştirisi:Epistemolojik Kırılma ve Siyasî Teoloji Arasında Bir Hesaplaşma

İslam düşünce tarihinin en keskin zekâlarından İmam Gazâlî (ö. 1111), Fedâihü’l-Bâtıniyye adlı eserinde Nizârî İsmâilîliği (Haşhaşîlik) hem teolojik hem de siyasal düzlemde sistematik olarak eleştirir. Ona göre bu hareket, sadece heterodoks bir mezhep değil; aynı zamanda İslam’ın epistemik temellerini altüst eden ve siyasi şiddeti dinîleştiren radikal bir sapmadır.

I. Eleştirinin Özü: İmamet Doktrininin Epistemolojik Krizi

Gazâlî’nin temel itirazı, Nizârîlerin “masum imam” anlayışıyla İslam’ın iki aslî kaynağını –Kur’an ve...