Gazze: Sessiz Çığlığın Anatomisi
Gazze’de çocuklar neden ölüyor?
Çünkü sistematik olarak beslenme ve sağlık hakkından mahrum bırakılıyorlar. O keder dolu gözler, bir deri bir kemik kalmış bedenler, derinleşen insani krizin en acı kanıtı hâline gelmiş durumda. Bu sahne, sadece Gazze’ye özgü değil; Afrika’nın sömürge sonrası yıkıma uğratılmış topraklarında defalarca gördüğümüz trajedilerin bir tekrarı. Bugün aynı çaresizlik, aynı umutsuzluk, aynı açlık Gazze’nin dar sokaklarında yankılanıyor.
Peki bu tesadüf mü?
Hayır. Bu, yüzyıllardır süregelen Anglo Sakson sömürü düzeninin kaçınılmaz bir sonucudur. Adına ister İngili Yahudi medeniyeti deyin, ister emperyalist yapı… Özünde değişmeyen gerçek şudur: Zenginlik belli merkezlerde birikirken, milyonlarca masum açlığa, yoksulluğa ve ölüme mahkûm ediliyor.
Peki bu ölümler onlar için ne ifade ediyor?
Çoğu zaman yalnızca bir istatistik… Soğuk raporların dipnotları. İnsan hayatını bir meta gibi gören bu sistem, yaşam ile ölüm arasındaki farkı umursamıyor; çünkü o acımasız mantığa göre güçlü olan yaşar, zayıf olan yok olur.
Bu zihniyet yeni mi?
Hayır. Hobbes’un “insan insanın kurdudur” sözü, gücün kutsandığı ve zayıfın değersizleştirildiği bir anlayışı yansıtıyordu. Darwin’in “güçlü olan hayatta kalır” görüşü ise yüzyıllar boyunca adaletsiz politikaları meşrulaştırmak için bir araç olarak kullanıldı. Bugün de aynı zihniyet, farklı yüzlerle sahnede olmaya devam ediyor.
Peki biz ne yapıyoruz?
İzliyoruz… Ekranlardan, haberlerden, sosyal medyadan izliyoruz. Her yeni görüntüyle biraz daha kanıksıyoruz, biraz daha duyarsızlaşıyoruz. Oysa sormamız gereken sorular var: “Bu sessizlik kimin işine yarıyor? Kim bu duyarsızlıktan besleniyor?”
Bir çocuğun açlıktan ölmesini engellemek gerçekten bu kadar zor mu?
Hayır. Zor olan, çıkar ilişkileriyle örülmüş bu sistemin karşısına dikilebilmek. Zor olan, insan hayatını değersizleştiren bu yapıya karşı güçlü ve ortak bir irade ortaya koyabilmek.
Çünkü açlıktan bir deri bir kemik kalmış bir çocuğu gören herkesin yüreği sızlıyor. İngiliz, Türk, Arap ya da Japon… Fark etmiyor. İnsan olan herkes ağlıyor. Ama o acının karşısında, çıkarları uğruna insanlığı sömüren bir avuç güç, gözlerimizin içine baka baka düzenini sürdürmeye devam ediyor.
Ve belki bir gün…
İnsanın içindeki vicdan uyanacak, bu sessizlik bozulacak. Çünkü hiçbir düzen, insanlığın ortak vicdanı harekete geçtiğinde sonsuza kadar ayakta kalamaz.
Bir yanıt yazın