Geminin Adı Umuttu, Yükü Hayaldi

Geminin Adı Umuttu, Yükü Hayaldi

Gazze’nin son balıkçı kadını Madleen, babasından miras kalan yırtık ağlarla her sabah umut peşine düşüyordu. İsrail ablukasını delerek hastanedeki çocuklar için ilaç taşıdığı bir sabah sınırda durduruldu. “Dur yoksa ateş açacağız!” uyarısına rağmen kürek çekmeye devam etti:

“Ben balıkçıyım! Yüküm sadece çocukların umudu!”

Vurulduğunda, teknesinin tahtasına bir çocuk eli çizdi ve son nefesinde fısıldadı:

“Deniz bizimdi, hâlâ bizim… Siz yeter ki gelmeye devam edin.”

Madleen’in ölümüyle Gazze’de artık hiçbir balıkçı kadın kalmamıştı; ama hikâyesi, her dalgada yeniden yaşıyordu. Çocuklar, her sabah onun cesaretini tüm deniz boyunca hissediyordu:

  • 4 yaşındaki Yasmin, her gün defterine yeni bir balıkçı kadın çiziyor.
  • Deniz, her sabah tam 04:17’de o teknenin tahtalarına vuruyor.
  • Ve Yasmin yüzlerce balıkçı teknesinin yardım için yola çıktığını hayal ediyor..

1 Haziran 2025: Yasmin’in Hayali Gerçek Olursa…

O sabah, saat 04:17’de…
Dalgalar yine o eski teknenin tahtalarına vuruyordu.
Sanki bir ses, denizin içinden tekrar tekrar yankılanıyordu:

“Unutmadık mı?”

Ve o an…
Yasmin’in defterine çizdiği kadın—sessiz, mütevazı, elinde bir ağ tutan bir siluet—ansızın ortaya çıktı.
Bir çocuk çizimi denizi geçebilir miydi?
Kurşunları, sınırları ve suskun haritaları aşabilir miydi bir resim?


Peki, Bu Gerçek miydi? Yoksa Umudun Beden Bulmuş Hâli mi?

Greta’nın öncülüğünde Katanya Limanı’ndan yola çıkan gemi, görünüşte sadece un, ilaç ve bebek maması taşıyordu.
Ama gerçekten sadece bunlar mıydı taşıdıkları?

Geminin ambarına sinmiş daha derin bir yük vardı aslında.
Bir ağırlık değil… bir yankı:

“Birileri hâlâ bizi duyuyor mu?”

İnsanlık bu soruyu en son ne zaman sordu kendine?
Duyuyor muyuz hâlâ birbirimizi, yoksa kulaklarımız artık sadece kendi konforumuzun sessizliğine mi alıştı?


“Greta’nın Gemisi” Değil: Vicdanın Yolculuğu

Greta Thunberg’i bilirsiniz. İklim için okul grevleri yapan, dünya liderlerine meydan okuyan genç bir aktivist. Peki ya şimdi… “Neden ardı sıra Gazze?” diye sormadınız mı?

Çünkü bu sefer mücadele, iklim değil; insanlıktı.

O gemi aslında yardım gemisi değildi; bir aynaydı. Dünyaya:

“Siz hâlâ umut var mı diye bakıyor musunuz?” diyen çatlak bir ayna.


Sahildeki Çocuklar ve “Ölümü Bekleyen” Hayaller

Geminin Gazze sahiline varmasına izin verilmedi. İsrail donanması “Uluslararası sular!” diye haykırdı. Ama insanlık hâlâ hangi suların gerçekten uluslararası olduğunu anlamaya çalışıyordu.

Sahilde bekleyen çocukların gözlerinde beliren sorular sanki hep aynıydı:

  • “Neden durdurdular?”
  • “Yardım gelmeyecek mi?”
  • “Bizi unuttunuz mu?”

Bir baba, elindeki fotoğrafla sordu:

“Bu Greta mı? Ona söyleyin… Bizim de çocuklarımız var. Onlar da güneşi görmek istiyor.”

Ama Greta’nın sesi sahile ulaşamadı.


Bu Bir Yardım Hikâyesi Değil: Bir Yüzleşme

Belki de en acı olan şey, geminin “yardım” amacıyla yola çıkıp “politika” yüzünden durdurulması değildi. En acı gerçek, sahilde bekleyenlerin artık hiç şaşırmamasıydı. Çünkü:

  • Gazze, “yardım gelmeyecek” diye beklemeye alışmıştı.
  • Dünya, “bir şey yapamayız” diye düşünmeye alışmıştı.
  • Ve biz, “ama siyaset çok karışık” diyerek vicdanımızı avutmuşuz.

Oysa Greta’nın gemisinin adı Madleen değil, “Vicdan”dı. Fakat vicdan, Gazze sahiline bir kez daha ulaşamadı.


Son Söz: En Büyük Yardım Belki de Unutmamaktı

Yardım paketleri sahile ulaşmadı. Ama bir şey yine de oldu: Dünya o sahile bir kez daha baktı. Bir anlığına bile olsa aklına:

“Ya orada ben olsaydım?” sorusunu getirdi.

Belki de en büyük yardım buydu: “Sizi unutmadık” diyebilmek.

Çünkü geminin adı umuttu, yükü hayaldi. Ve o hayal hâlâ denizde…

Share this post

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir