Böcek Gibi Hissetmek
Bu Sabah Neden Böcek Gibi Uyandım?
Amerika’nın İran’ı bombaladığını duyduğumda kahvemi yudumluyordum. O sırada kolumda bir karınca gezinmeye başladı ve hemen ardından televizyondan bir “vızzt” sesi yükseldi. Karınca korkuyla kaçtı. Ben ise durdum, düşündüm. Kendimi garip bir şekilde yabancı hissettim. Acaba bir vatandaş mıydım, yoksa sadece dünyadaki olaylara bakıp hiçbir şey yapamayan bir seyirci mi? Kafka’nın Gregor Samsa’sı gibi, sabah yatağında kendini bir böceğe dönüşmüş bulan biri miydim?
Kafka’nın Böceği gibi,
“Yetersiz” diye fısıldayan iç sesiyle,
“Değersiz” diye kemiren şüpheyle,
“İşe yaramaz” diye yargılayan bakışlarla.
Arap Saraylarında Sessiz Diplomasi: Güç mü, Pasiflik mi?
Televizyon kanalları arasında gezinirken, Suudi Arabistan’ın “dengeli açıklama”sına, Birleşik Arap Emirlikleri’nin “derin endişe”sine, Mısır’ın ise “istikrar çağrısı”na denk geldim. Hepsi özenle seçilmiş kelimelerdi, ama bir şey anlatmıyordu. Diplomasi adı altında, etkisiz ve edilgen bir dille konuşuyorlardı. Kırmızı halılarda yürüyen liderlerin altında bastıkları zemin, aslında kendi çaresizliklerinin simgesiydi. Acaba bu ülkelerin saraylarında gizlice şunlar mı konuşuluyor: “Biz, Batı’nın kontrollü diplomatik böcekleriyiz.”
İran’ın Nükleer Gücü: Slogan mı, Gerçek mi?
İran yıllardır “nükleer güç” olarak kendini konumlandırıyor. Liderleri cesur açıklamalar yapıyor; ama kriz anında, o meşhur düğmeye basılmıyor. Belki de o düğme bir sembolden ibaret. Bugün İran’dan gelen sesler azalmış durumda. Tehdit yerini sessizliğe bırakmış gibi. Asıl güç gösterisi artık füzelerle değil, e-postalarla yapılıyor.
Tahran’da bir Kafka Kahvesi hayal edin: Mollalar, kahvelerine şeker yerine ideolojik vaatler atıyor. Yan masada biri, nükleer programdan çok “ahlak polisliği” konuşuyor. Garson masaya yanaşıyor ve soruyor: “İnsan kalmak ister misiniz?”
Türkiye’deki Siyonistler Meselesi: Gerçek mi, Algı mı?
Bazı çevrelere göre Türkiye’de İran’dan daha fazla “Siyonist” varmış. Ama bu söylemin içeriği ne? Gerçek bir tehditten mi bahsediliyor, yoksa farklı düşünen insanlara kolayca yapıştırılan bir etiket mi bu?
– Her sabah Tel Aviv’den mi uyanıyorlar? – WhatsApp gruplarında “Kudüs bizimdir” sticker’ları mı paylaşıyorlar? – Yoksa sabahları otobüste kendi hâlinde işe giden, toplumun bir parçası olan insanlar mı?
Etiketleme kolaydır, ama karmaşık gerçeklikleri basite indirger. Bu da yalnızca toplumda yeni yabancılaşmalar üretir.
Modern Dünyada Böcekleştirilmek: Sistematik Yorgunluk
Bireylerin kendilerini değersiz, güçsüz ya da önemsiz hissetmesi tesadüf değil. Sistem bunu organize ediyor. Modern diplomasi artık yalnızca devlet adamlarının konuşmalarıyla değil; ekonomik yaptırımlar, medya söylemleri ve iç siyasi manipülasyonlarla da şekilleniyor:
– Ekonomik fumigasyon: Doların bir baskı aracı olarak üzerimize püskürtülmesi. – Medya jeli: “Uluslararası toplum” adıyla sunulan ama gerçekte yönlendirilmiş kamuoyu yaratma araçları. – İç işbirlikçiler: Kendi halkını çaresizlik içinde tutarak denetim kuran yerel aktörler.
Ve ışık her yandığında, kaçanlar biz değiliz. Tersine, biz o ışıkta görünür olan ve giderek tükenenleriz.
Kafka Bugün Türkiye’de Yaşasaydı…
Muhtemelen şöyle yazardı:
“Türkiye’de insanlar ikiye ayrılır: Böcek olduğunu bilenler ve böcek olduğunu bilmeyenler. İkinciler, ışık yanınca kaçışan, karanlıkta ise her yeri istila eden hamam böcekleri”
Bir yanıt yazın