Türkiye’de Engelli Kadın Olmak
Cuma, 06 Aralık 2013 15:02 Necip Fazıl İzlenimler: 3659
Türkiye’de engelli bir insan olmanın ne kadar zor olduğunu sanırım bilmeyen yoktur. Buna bağlı olarak engelliler için sağlanan avantajların kimler tarafından kullanıldığını veya nasıl istismar edildiğinin de en ekstrem örneklerini ülkemizde gözlemlemek mümkün.
Örneğin;
Hangi ülke insanı engelli olmadığı halde engelliler için tanınan “araba alırken vergi indirimi hakkından” istifade etmeye çalışır ve hatta arabayı aldıktan sonra engelli plakasını değiştirerek normal araba gibi kullanır?
Hangi ülke insanı engellilerin iş bulma kontenjanından yararlanmak için kendini engelli gibi gösterir?
Hangi ülke insanı engelli maaşı alabilmek için çocuğunu engelli gösterir?
Hangi ülke insanı engellilere ait asansörlere hücum ederek onlardan daha önce binmeye çalışır?
Hangi ülke insanı engellilere ait tuvaletleri işgal eder?
Hangi ülke insanı üst geçitlerde bulunan yaşlı ve engellilere ait asansörleri kullanılamaz hale getirir?
Hangi ülke insanı engelli insanların herhangi bir sırada öne geçmesini önlemekle öğünür?
Hangi ülke insanı engelliler için ayrılan park yerini işgal eder, itiraz edenlerle pişkin pişkin kavga eder?
Peki! Hem engelli hem de kadınsanız ne olacak?
Ne yazık ki Türkiye’de yaşayan engelli kadınlar, engelli erkeklerin yaşadıkları sorunları iki kat fazla yaşamaktadırlar.
Kendilerine yönelik ön yargılar ve engellerin yanı sıra kadın olmanın ve kadınlara bakışın getirdiği olumsuzluklarla karşı karşıya kalmaktadırlar.
Engellilerin özelde ise engelli kadınların dışlanma, ayırımcılık, temel ihtiyaçların karşılanması, yoksulluk, kendi gereksinimlerini ifade etme, ekonomik bağımsızlık, karar alma süreçlerine aktif ve eşit derecede katılmaları gibi konularda yaşadıkları sorunlar ele alınamıyor.
Halbuki engelli kadın için gerekli sosyal politika ve düzenlemeler geliştirilmesine bir başlangıç yapmak ve kadın hareketlerinin dikkatinin engelli kadınlara çevirmesini sağlamak ve nihayet engelli kadının tüm beklentilerini karşılamak gerekiyor.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre, genel olarak her hangi bir toplumun nüfusunun yaklaşık % 10’unu ve Dünya Bankası (WB) verilerine göre ise, dünyanın en yoksul toplumlarının nüfusunun % 20’sini engelli kişiler oluşturmaktadır. Zira engelli insanlar çoğunlukla yoksuldur. Engellilik, yoksulluğun hem nedeni hem de sonucu olarak değerlendirilmektedir. Birleşmiş Milletlerin verilerine göre, engelli kişilerin % 82’si gelişmekte olan ülkelerde ve yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır.
Ülkemizde engelli olan nüfusun, toplam nüfus içindeki oranı %12.29’dur. Ortopedik, görme, işitme, dil ve konuşma ile zihinsel özürlülerin oranı %2.58 iken (yaklaşık 1.8 milyon) süreğen hastalığı olanların oranı ise % 9.70’dir (yaklaşık 6.6 milyon).
Kadın, geleneksel düşünce nedeni ile kamusal yaşama en az düzeyde dahi katılamamakta ve toplumsal etkinlilikleri oldukça düşük düzeyde kalmaktadır. Bu durum, kadının toplumsal yaşamda ikincil konumunu pekiştiren bir süreç olmaktadır. Engelli kadınlar hem kadın olmak hem de engelli olmak bakımından daha dezavantajlıdırlar ve bu nedenle yaşadıkları sorunları diğer gruplarla karşılaştırdığımızda iki kat daha fazladır.
Not: Bu yazı makale, köşe yazısı vs. gibi akademik bir yazı değildir. Sadece ders notu olarak kullanılmaktadır..
Son Güncelleme: Perşembe, 14 Nisan 2022 11:41
Bir yanıt yazın